10 Temmuz 2015 Cuma

BEŞİKTAŞ’IN ŞAMPİYONLUK SAYISINDA SAYILAN, LİG ÖNCESİ 2 ŞAMPİYONLUĞU

BEŞİKTAŞ’IN ŞAMPİYONLUK SAYISINDA SAYILAN,  LİG ÖNCESİ 2 ŞAMPİYONLUĞU

HALUK ULUSOY

     2002 yılında Haluk Ulusoy federasyonu tarafından yürürlüğe koyulan 5 şampiyonluğa 1 yıldız uygulaması öncesi Beşiktaş’ın lig başlamadan önce kazandığı 2 şampiyonluğu yıldız sisteminde sayılmıştır. Büyük tartışmalara yol açan, Haluk Ulusoy yönetiminin Beşiktaş’a bedavadan verdiği iddia edilen şampiyonlukların ve ilgili turnuvaların gelişimini incelemeye çalışıp yorumu size bırakacağım.


    Türkiye Profesyonel Futbol Birinci Ligi 1959 yılında Milli Lig adıyla kurulmuştur. Elbette ki bu tarihten önce de ligler ve kupalar düzenleniyordu. Öyle ki ligin kurulmasından önce 3 sene boyunca ülkemizi Avrupa’da temsil edecek takım yine futbol federasyonun düzenlediği turnuvalarla belirlenmiştir.


     İlk olarak Galatasaray 1956-57 sezonunda İstanbul Profesyonel Ligi şampiyonu olarak ülkemizi Avrupa’da temsil etmiştir. Adından da anlaşılacağı üzere 1952’den beri düzenlenen turnuvaya sadece İstanbul takımları katılmıştır ve zaten birkaç senedir düzenlenen ligin o sezon ki şampiyon takımı Şampiyon Kulüpler Kupası’na gitmiştir ve ülkemizi temsil etmiştir. Bir sonraki sezon(1957-58) ise federasyon Avrupa’da temsil edecek takımı belirlemek için özel olarak Federasyon Kupası’nı düzenlemiştir ve bu kez İstanbul, Ankara ve İzmir takımları katılmıştır. Her il kendi elemelerini yaptıktan sonra final grubuna 2 takım göndermiştir ve 6 takımlık grup lig usulü maçlar oynamıştır. Beşiktaş’ın şampiyonluğuyla sonuçlanan turnuva bir sezon sonra(1958-59) hemen hemen aynı sistemle ve aynı takımlarla tekrar oynanmış ve yeniden Beşiktaş kazanmıştır. Zaten, probleme yol açan şampiyonluklar da bunlar.
     

     Gelelim şu anda oynadığımız lig olan Milli Lig’e. Ligin ilk sezonu olan 1959’da yine sadece İzmir, Ankara, İstanbul takımları ve yine aynı sistemle bu sefer Milli Lig adı altında mücedele etmişlerdir ve sonunda Fenerbahçe şampiyon olmuştur.  Bir sezon daha (1959-60) sadece bu üç ilin takımları mücadele etmişlerdir ve şampiyon Beşiktaş olmuştur. Yani zaten 2 sezondur düzenlenen turnuva bu sefer Milli Lig adını almıştır.
CENK KORAY
     

     Peki 2002 yılında şampiyonluk sayısına bu şampiyonlukları ekleten Beşiktaş bu şampiyonluklarını ilk ne zaman istedi? 90’ların başında Beşiktaş’ta 2 sene basın sözcülüğü yapmış olan Cenk Koray ilk kez bu şampiyonlukları gündeme getirdi ve mahkemeye taşıdı.
     

     Şimdi Beşiktaşlıların savunduğu, 2 senedir aynı sistemle aynı takımlarla oynanan Federasyon Kupası’nın sadece ismi değiştirildiği ve ‘Milli Lig 1959’da başladı ‘ denildiği için sayılmamasının haksızlık olduğu ve o şampiyonlukların Beşiktaş’ın hakkı olduğu.


     Galatasaraylıların savunduğu, bir önceki sezon Avrupa’da İstanbul Ligi şampiyonu olarak kendilerinin temsil ettiği ve o şampiyonluğun da sayılması gerektiği.

     Diğer takımların savunduğu ise, her ne olursa olsun bu ligin 1959’da başladığı ve o sezondan sonra olan şampiyonlukların sayılması gerektiği.

     Olayın tarihsel gelişimi ve iddialar bu şekilde. Şampiyonluklar Beşiktaş’ın hakkı mı, Galatasaray’a da verilmeli mi, yoksa sayılması haksızlık mı tartışılır. Artık yorum sizin.

     Not:  Lige giren ilk başka ilin takımı Adana Demirspor’dur. (1960-61)
     Not 2: 1957-58 sezonu şampiyonu Beşiktaş Şampiyon Kulüpler Kupası’na katılma hakkı kazansa da federasyon belgeleri geç gönderdiği için bu turnuvaya katılamamıştır.

KAYNAKLAR VE DAHA FAZLASI İÇİN


7 Temmuz 2015 Salı


ARDA TURAN VE YURTDIŞINA FULBOLCU İHRACATIMIZ
     Yabancı kuralı, Nani Podolski tartıştığımız, havaalanlarından ayrılmadığımız şu günlerde milli gururumuz Arda Turan’ın birçoklarına göre dünyanın en iyi takımı Barcelona’ya transferinin haklı gururunu yaşıyoruz. Yıllardır göğsümüzü kabartan Arda, katıldığı tüm kupaların son şampiyonuna transfer oldu ve Türkiye’de yetişmiş Türk futbolcular için çıtayı en tepeye koydu. Bununla beraber futbolcularımız adına başka güzel haberler de var. Enes Ünal 19 yaşında Manchester City’de. Avrupa’da ses gerirmek için yola çıkan Liepzig yatırımını Atınç’a yaptı. Artık futbolcumuz değerleniyor ve Avrupa’nın daha fazla  ilgisini çekiyor.

     ‘Bizim futbolcumuz neden yurt dışına gidemiyor/yurt dışında başarılı olamıyor’ tartışmalarını dönem dönem yaparız. Yıllardır sonuca varamadığımız bu konuda ‘yapamayacağımız’ önyargısı oluşmuştu. 2000’lerin başında Galatasaray’ın Uefa Kupasını almış Türk yıldızlarının salladığı bu önyargı duvarını sonunda Arda Turan yıktı diye düşünüyorum. Biz bu tartışmaları yıllardır yapıyoruz ama aslında bizim yurtdışına futbolcu ihracatımız çok eskilere dayanıyor. Kaynaklara göre yurtdışına gönderdiğimiz ilk profesyonel futbolcu 1932 yılında Altay’dan Racing Paris’e transfer olan Vahap Özaltaydır. İkincisi ise yine Racing Paris’in 1941 yılında aldığı Basri Taşkavak’tır. Daha sonra Türk futbolcular için popülerleşen bu durum bir çok önemli oyuncumuzun transferine önayak oldu. Aşağıda yurtdışına gönderdiğimiz bu önemli futbolcularımızdan bazılarını bulabilirsiniz.
 
Şükrü Gülesin – Palermo
Lefter Küçükandoyadis- Fiorentina
Metin Oktay- Palermo
Can Bartu- Fiorentina
Yasin Özdenak- Cosmos (abd)
Selçuk Yula- Blau Weiss Berlin
Hakan Şükür- Torino/İnter
Hami Mandıralı –Schalke
Tugay Kerimoğlu- Glasgow Rangers
Alpay Özalan – Aston Villa
Arif Erdem- Real Sociedad
Oktay Derelioğlu- Las Palmas
Emre Belözoğlu- İnter
Okan Buruk- İnter
Fatih Akyel- Mallorca
Ümit Davala- Milan
Nihat Kahveci- Real Sociedad
Hakan Ünsal- Blackburn Rovers
Tolunay Kafkas- ASKÖ Pasching
Rüştü Reçber – Barcelona
İlhan Mansız- Vissel Kobe
Ahmet Dursun-Tianjin Taida
Serhat Akın- Anderlecht
Tolga Seyhan- Shaktar donetsk
Fatih Sonkaya- Porto
Fatih Tekke- Zenit
Caner Erkin- Cska Moskova
Ümit Özat- Köln
Tuncay Şanlı-Middlesbrough
Hasan Kabze- Rubin Kazan
Gökdeniz Karadeniz- Rubin Kazan
Sinan Kaloğlu – Bochum
Mehmet Topal- Valencia

Daha fazlası için: http://www.turkfutbolu.net/avrupakupalari/avrfutbolcu.html

5 Temmuz 2015 Pazar

Yerli Heysel faciası ‘Kayserispor Sivasspor’
                                                                                                                         OLAYLAR ÖNCESİ DURUM
     17 Eylül 1967 tarihinde, belki de birçoğumuzun bilmediği, 40 kişinin ölümüne 300’den fazla kişinin yaralanmasına sebep olan, ülkemizde futbol terörünün ulaştığı en uç nokta, yerli Heysel faciası Kayserispor Sivasspor maçı.
     1963 yılında dönemin hükümeti tarafından Türkiye Futbol İkinci Ligi kuruldu ve şehir şehir dolaşılarak il takımlarının kurulması teşvik edildi. Ülkenin dört bir tarafında başlayan takım kurma akımının İç Anadolu’nun iki büyük kenti Kayseri’yi ve Sivas’ı etkilememesi beklenemezdi. 1966’da Kayserispor hemen akabinde 1967’de de Sivasspor kuruldu ve yıllardır yarış içerisinde olan iki şehir bu kez ikinci lig kırmızı grup futbol müsabakasında karşı karşıya gelecekti.
     Bu maça gelene kadar iki şehrin arasını açan ve arayı geren birkaç olay olmuştu. Bunlardan ilki; son yıllarda Kayserili yatırımcılar Sivas ekonomisini neredeyse ele geçirmişti ve Sivas halkı bundan hoşnut değildi. Diğer sebep ise yine futbol maçlarında şehirlerin diğer takımlarının müsabakalarında meydana gelen olaylardı.
     Bu gergin ortamda Kayseri’de oynanacak maça Sivassporlu taraftarların bir kısmı arabalarla konvoy halinde bir kısmı trenle bir gün önceden geldi. Yollara, vagonlara küfürler tehditler yazarak geldiler ki bu durum tehlikeyi açıkça gösteriyordu. Maçtan önce polis olaylara karışan 6 Sivaslıyı da göz altına almıştı.
OLAYLAR
     Maçın 20. dakikasında Kayserispor öne geçti. Daha sonra hakem oyundan attığı bir Kayserisporluyu geri aldı ve ortam iyice gerildi. Olayların başlaması konusunda ise farklı sebepler öne sürülüyor. İlki Sivaslıların Kayserin’in golüne sevinen simitçi çocuğu dövmesine Kayserililerin karşılık vermesi. İkincisi ise Sivaslıların Kayserililere taş atması üzerine galyana gelen Kayserililerin Sivaslılara saldırması. Sebebi her ne olursa olsun o andan itibaren facia başladı. İki Kayserisporlu çocuk kargaşada ezildi ve hayatını kaybetti. Kayserililerden kaçan Sivaslılar içeriye doğru açılan demir kapıdan çıkamayınca havasızlıktan ve ezilerek acı bir şekilde vefat etti.
     Olaylar ne yazıkki tribünlerle de sınırlı kalmadı. Stattan çıkan Sivaslılar önüne gelen herşeye zarar verdiler. Kayseri plakalı arabaları yaktılar. Kötü haber tez duyulur hesabı Sivasta olay hemen duyuldu ve Sivaslılar Kayserililerin Sivas’taki dükkanlarını yaktı yıktı. Kayserili birinin otelinin ranzaları sokak ortasında yakıldı. Tablo o kadar vahimdi ki Sivaslılar zarar verilmesin diye dükkanlarının camına kimliklerini astılar.
SONUÇ
     İki takıma da 17 maç saha kapatma ve 5 yıl aynı ligde oynamama cezası verildi.
     İki takım bir daha ilk kez  38 yıl sonra yine 2. lig maçında Kayseri’de karşı karşıya geldiler. Bu sefer dostluk mesajları vardı ama bu, ölen 40 kişinin hiç yerine canlarını verdikleri gerçeğini hiçbir zaman değiştirmeyecek.
     Bu olayı Kayseri ve Sivas şehirlerine yıkamayız elbette. Bu durum bizim genel tablomuzun sonucu. Peki  şimdi hangi noktadayız? Neler değişti bu olaydan sonra? Daha bir sürü futbol terörü yaşadıysak da bu çapta büyük bi olay yaşamadık ama tablomuz pek iç açıcı da değil. Hala derbilere rakip takım taraftarı gidemiyor. Hala Beşiktaş Bursaspor maçlarını tek takım taraftarı izliyor. Hala maç çıkışı oyuncumuza saldırıyoruz. Hala maçtan sonra rakip takım otobüsünü kurşunluyoruz. Tamam kabul bir daha o kadar büyük bir olay yaşamadık ama hala ve hala futbol terörü devam ediyor ve o ölen  40 kişinin kemikleri sızlamaya devam ediyor.

Daha fazlası için: https://tr.wikipedia.org/wiki/1967_Kayseri_stadyum_facias%C4%B1

4 Temmuz 2015 Cumartesi

SLAVEN BİLİC VE HATALARI

     Bu yazımda Slaven Bilic’in Beşiktaş’ta eksik veya yanlış yaptığı şeyleri değerlendirmeye çalışacağım.

1. Derbi Kazanamama Sorunu
     Elbette ilk maddemiz derbi sorunu. Geçtiğimiz birkaç yıla baktığımız zaman zaten derbileri domine eden ya da derbilerde dişini fazlasıyla geçiren bir Beşiktaş görmüyorduk öyle ki Bilic'ten bir önceki sezon Beşiktaş Samet Aybaba’yla sadece tek derbi kazanabilmişti. Bilic 2 sezonda Beşiktaş’ın başında çıktığı 8 derbide sadece 2 beraberlik elde edebildi ve bu kötü tablonun bile altında kaldı. İşin ilginç tarafı genelde bu 2 sezonda Beşiktaş derbi haftalarına en formda dönemlerinde girdi. Hatırlarsınız Olimpiyat Stadında 80 bin kişinin izlediği ve 2-1(hükmen 3-0) kaybettiği maça dörtte dört yaparak ve üst düzey futbol oynayarak gelmişti.  Aynı şekilde geçtiğimiz senonun 16. haftasındaki Galatasaray maçına 7 maçlık galibiyet serisiyle gelmişti ve yine Olimpiyatta 2-0 kaybetti. Bu durumunun sebeplerini düşündüğümde aklıma ilk gelen Bilic’in derbilerdeki korkak futbolu geliyor. Bunun en önemli örneklerinden biri yine geçtiğimiz sezon Kadıköy’deki Emenike olayıyla hatırladığımız Fenerbahçe derbisi. Fenerbahçe oyun olarak kötü bir dönemden geçiyordu ve Emenike olayı saha içini etkilemişti. Bilic organize olamayan Fenerbahçe’nin üstüne gitmek yerine kendi sahasında pas yapmayı ve oyunu yavaşlatmayı tercih etti. Son dakikada yenen golle de maçı kaybetti. Özet olarak Bilic en formda olduğu dönemlerde dahi derbilerde saldırmayı düşünmedi ve bana göre en büyük sorunu başına açtı.
2. Kaybedilen Kritik Maçlardan Sonra Takımı Toparlayamaması
     Beşiktaş iki sezondur  hayati önem taşıyan maçlarda aldığı darbelerden sonra toparlanamadığı için şampiyonluk yarışında geride kaldı. Bilic’in ilk sezonundaki ilk kritik maç 5. haftadaki Beşiktaş Galatasaray maçıydı ve o haftaya kadar tabiri caizse gümbür gümbür top oynayan Beşiktaş bir anda bu maçtan sonra tanınmaz hale geldi. Yine aynı sezon toparlanmaya çalışan Beşiktaş, Kasımpaşa maçıda ikinci darbeyi yedi ve o maç bir nevi sezonun bitişiydi.
     Geçtiğimiz sezon ise derbi maçlar hariç ligi domine eden, Uefa Avrupa Ligi’nde gruptan lider çıkan, ardından Liverpool’u eleyen Beşiktaş şok bir biçimde elendiği Club Brugge maçından sonra yine krizi yönetememesinden dolayı geriye düştü.
     Takıma genel olarak derli toplu ve iyi futbol oynatan Bilic kriz dönemlerinde takımı toparlayamayarak diğer önemli hatayı yaptı.
3. Vazgeçemediği Ezberleri
     Bilic kafasındaki ezberleri yıkmayı geçen sezon başında bozacağının sinyallerini vermişti ama sezon içinde bunları göremedik. Benim gördüğüm birkaç ezberi sıralamak istiyorum.
a. 4-2-3-1 i hemen hemen hiçbir maçta bozmaması
b. Olcay Şahan ısrarı
c. Mustafa Pektemek’i ya sol açık ya da tek santrafor oynatması
d. Kerim Frei‘ı ve Cenk Tosun’u düşünmemesi
e. Mevkinin oyuncusu mevcut olmasına rağmen devşirme oyuncu oynatması (Atınç varken Necip’in stoper oynaması gibi)
f. Tolgay Arslan’a maçı tamamlatmaması( sakatlık problemi olmamasına rağmen hiçbir maçta 90 dk oynamadı)
g. Sivok’u kafasından erken çıkarması

     2 sezonda sayısız problemle karşılaştığı Beşiktaş’ta (statsızlık, maddi problemler) birçok önemli işe imza atan ve iyi hatırlanan Bilic’in muhteşem yazdığı hikayeleri kötü bitirmesinin altındaki ana nedenler bence bunlar. Bilicsiz Beşiktaş ve Beşiktaşsız Bilic bakalım ilerleyen sezonlarda neler yapacaklar.

İsmet Dincer

04.07.2015

3 Temmuz 2015 Cuma

FENERBAHÇE SEZON ÖNCESİ

     Bu yazımda Fenerbahçe’nin sezon öncesi durumu hakkında naçizane değerlendirmelerimi aktarmaya çalışacağım.

GULİANO TERRANEO VE VİTOR PEREİRA
     Öncelikle Fenerbahçe’de geçen seneye göre idari ve teknik açıdan önemli değişimler oldu. Bu değişimlerin ilki Aykut Kocaman’dan sonra rafa kaldırılan sportif direktörlük koltuğuydu. Fenerbahçe yönetimi o koltuğa hiç beklenmeyen ve ülkemizde tanınmayan bir ismi Guliano Terraneo’yu getirdi. Aktif futbolculuk döneminde kaleciliğiyle İtalya futbolunda iz bıraktıktan sonra sportif direktörlük görevine soyunan Terraneo, Lazio ve İnter gibi İtalya’nın önemli kulüplerinde çalıştı. Fenerbahçe yönetiminin günümüz futbolunda hala sınırları ve görevleri net olarak belirlenememiş  sportif direktörlük koltuğuna bu işi 17 yıldır yapan bir futbol adamını getirmesi en azından bu koltuk adına umut verici bir durum. Ateşten gömleği giyen Terreneo’nun yapacakları ve yapamayacakları merak konusu.
     İkinci önemli değişim Terraneo’nun ilk önemli sınavı ve hamlesi ismail kartalın yerine getirilen Portekizli teknik adam Vitor Pereira. Sakalı, atkıları ve en önemlisi duruşuyla karizmatik teknik adamın üst düzey kariyeri çok eskiye dayanmıyor aslında. Amatör kulüplerde 28 yaşına kadar futbol oynayan Pereira birkaç küçük hocalık denyiminin ardından önce altyapısında görev aldığı Porto’da sonra Andre Villas Boasın yardımcısı olarak çalıştı. Boasın Chelsea’yle anlaşmasının ardından 2011-2012 sezonunda Portonun başına geçti ve iki sezonda kupaları silip süpürdü. Al Ahli deneyiminden sonra, geçen sezon ortasında Olympiakos’a gelip yine ligi ve kupayı kazandı. Takımlarının diri futbol oynamasıyla dikkat çeken ve sadece 4 sezonda 6 kupa kaldıran Pereira konusunda bu başarılara rağmen temkinli yaklaşmakta fayda var çünkü kupa kaldırdığı takımlar liglerini rahatlıkla domine eden ve liglerinde neredeyse rakipsiz takımlar (Porto için Benfica hariç). Çok ilginç hadiselerin yaşandığı herkesin herkese puan kaybedebildiği ligimizde bakalım Pereira Fenerbahçe ile neler yapacak  hep beraber bekleyip göreceğiz.

TRANSFERLER

     Yıllardır rakipleri ekonomik sorunlarla uğraşırken her şeyin güllik gülistanlık olduğu düşünülen Fenerbahçe’de başkan Aziz Yıldırım geçen sezon sonunda hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını ve ciddi mali problemlerinin olduğunu söyledi. Özellikle bu açıklamdan sonra Fenerbahçe futbol takımı her ne kadar cidi değişime ihtiyaç duysa da birçok insan bu denli hareketli  ve maliyetli bir transfer dönemi beklemiyordu. Şimdi tek tek gidenleri gelenleri değerlendirelim.
Gidenler
Dirk Kuyt
Kendisi gitmek istedi ve son derece yararlı geçirdiği 3 sezonun ardından memleketine Feyenoord’a döndü. 
Emre Belözoğlu
Ayrılığı en çok konuşulan isim şüphesiz kaptan Emre. Hakemlerle, taraftarla, rakip oyuncularla hatta takım arkadaşlarıyla yaşadığı sorunlarla sürekli gündemde olan Belözoğlu ile beklenmedik bir şekilde sözleşme uzatılmadı. En yetkili ağız Terreano bu konuyla alakalı Fernandao’nun imza töreninde fiziki yönden yeterli olmadığını ve doksan dakikayı çıkaramayacağı sebebini öne sürdü.
Bekir İrtegün
Dönem dönem çok faydalı işler yapan, özellikle uefa avrupa ligi yarı final yürüyüşünde büyük katkısı olan Bekir artık Başakşehir için ter dökecek.
Egemen Korkmaz
Şampiyonluk yaşamış 5 kulübün dördünde oynamış Egemen şu an boşta.
Selçuk Şahin
Fenerbahçeli taraftarlar arasında seveni ve sevmeyeni çok olan, kulübenin değişmezi, Galatasaray maçlarının golcüsü, en önemlisi görev adamı Selçuk Şahin de şu an boşta.
Pierre Webo
Fenerbahçe’nin Semih’ten sonraki nöbetçisi Webo, Sow Emenike ve Fernandao isimlerinin arkasında kaldı ve sözleşme yenilenmedi. Diğer önemli sebep yaşı.
Mert Günok
Volkan’ın olmadığı zamanlarda belki de volkandan iyi performans sergileyen Mert, bir türlü Volkan’ın gölgesinden kurtulamadı ve daha rahat forma şansı bulabileceği Bursaspor’a imza attı. Artık Harun Tekin ile forma savaşı verecek.

Mert günok hariç gidenlerde gördüğümüz ortak özellik ilerlemiş yaşları.

Gelenler

Simon Kjaer
Danimarkalı tecrübeli oyuncu Lille’den geldi. Kimsenin kalitesinden şüphesi yok ancak tek soru işareti 4 senede 70 milyon lirayı bulan maliyeti
Fernandao
Geçen sezonun kralı, Volkan Şen, Josue ve Bakambu’yla kurduğu uyumu bakalım Fenerbahçe’de bulabilecek mi ve aynı performansı gösterebilecek mi?
Şener Özbayraklı
Yıllardır yedeklenemeyen Gökhan Gönül’e alternatif olarak alındı ama Pereira'nın sürprizi olabilir.
Abdoulaye
Geçen sezon 20 maça çıkan 24 yaşındaki 1,95 lik dev stoper biraz kapalı kutu.
Fabiano
Daha tanınmış ve direkt kaleyi devralacak kaleci bekleyen Fenerbahçe taraftarını şaşırttı. Porto’da geçen sezon vatandaşı Helton’dan birinci kaleciliği almıştı. Bu sene de Volkanla zorlu bir yarışa girecek.
Nani
Kalitesi tartışmaya kapalı uçan adam. Dikiş tutturursa onu tutmak imkansız. Tek sıkıntısı gördüğü gereksiz ve fazla kartlar.
Fenerbahçe transfer sezonunu hareketli yaşasa da naçizane fikrim doğru bir politika yürütüyor. Hem kadrosunu gençleştirdi hem de kaliteyi gözle görülür biçimde arttırdı. Yabancı sınırının fazlasıyla arttırıldığı bu dönemde kadro genişliğini maliyetli Türk oyuncular yerine yabancılarla arttırdı.
DİZİLİŞ VE OYUN ANLAYIŞI
     Olympiakos’u genelde 4-2-3-1 düzeninde oynatan Pereira’yı hücumda kaliteli oyuncu fazlalığı değişikliğe zorlayabilir. Zaten bunun sinyallerini ilk hazırlık maçında çift santrafor oynatarak verdi. Patlama yapabilecek Diego, Arabistan’dan hazır dönen Stoch, kimsenin hesaba katmadığı Krasic, Nani, Fernandao, Sow, Alper, Emenike Pereira’nın hem elini fazlasıyla güçlendirecek hemde kafasını fazlasıyla karıştıracak gibi duruyor. Her şeyden önemlisi eğer Pereira kafasındaki kaliteli ve yüzdeli pas yapan, top rakipteyken ısıran takımı yaratabilirse, bu futbola Ersun Yanal döneminden alışkın olan Fenerbahçe taraftarını o dönemden daha güzel günler bekliyor olabilir.
     Özetlemek gerekirse naçizane fikrim, gençleşen ve kalitesini ciddi şekilde arttıran Fenerbahçe adına sezon öncesi her şey mükemmele yakın gidiyor. Bu arada unutmadan tüm bu güzel tabloya rağmen en büyük tehlike geçen sezon Beşiktaş’ın yaşadığı, sezonu erken açmaktan kaynaklanan sezon sonuna doğru yaşanan form düşüklüğü. Bakalım gelecek sezon Fenerbahçe taraftarlarını neler bekliyor.

İsmet Dincer
03.07.2015